insan-Yapay-Zekasi-ve-Deliligin-Niceliksel-Teorisi

İnsan Yapay Zekası ve “Deliliğin Niceliksel Teorisi”

Dün akşam Bilgisayarcı arkadaşım wilhelm ile yapay zeka ve insan yapay zekası üzerine epey lafladık. Epey eğlenceli yaklaşımlar sundu bana sağolsun. Burada paylaştığı bir hikayeyi hem kendime not alacam ki ilerde unutmayım, hem de sizlerle paylaşacağım.

Hikayenin ismi: “The Quantity Theory of Insanity“. Kitap türkçeye tercüme edilmemiş, haliyle türkçesi yok malesef..  İsmi “Deliliğin adetsel  teorisi” / “Deliliğin niceliksel teorisi” gibisinden tercüme etmek mümkün.  Hikayenin yazarı da “Will Self“. Hikayenin türü kara mizah.

Burada hikayeyi anlatmayacağım sadece içindeki bir fikri paylaşacağım. (sonuçta hikayeyi ben de okumadım ama fikir şahane) 🙂

Şimdi verileri şöyle sıralayalım:

Veri 1: Herkesin içinde bir miktar delilik vardır. Günlük hayatını etkilemez belki ama her an patlamaya hazır bombadır. (taksi şöförlerini düşünün misal, her an levyeyi kapıp inebilir) 🙂

Veri 2: toplumun %1’i akıl hastanesinde kalmaktadır. (sayıyı tam hatırlamıyorum)

Şimdi bu iki veriden çıkarak Will Self amcamız, saçma sapan ama bir o kadar da eğlenceli bir çıkarsama yapmış:

“Madem toplumun %1’i akıl hastası, Eğer akıl hastalarının hastalıkları devam ederse ve onları hasta olarak sabit tutarsak, %1’lik kontejyan dolu olacağı için dışarıdaki insanlar akıl hastası olmazlar. Bunun için halihazırda içeride olan insanlara ‘lütfen aklınızı yitirmeye devam edin, sayenizde dışarıda 99 insan huzur içinde yaşayabilsin’ diye rica etmeliyiz” 🙂

Tam bir ingiliz kara mizah yaklaşımı 🙂

Peki insan yapay zekasıyla bağlantısı ne derseniz onu da kısaca şöyle özetleyim:

insan yapay zekasını birey üzerinden değil de topluluk üzerinden düşünürseniz, genel bir insanlık kodu olduğu sonucuna ulaşabilirsiniz. Misal doğar doğmaz meme emersiniz, bu genel bir koddur. Animasyon da bu tarz olaylara “particle” diyoruz. Misal “en zengin %5’lik nufus, alttaki %80’lik nufusun gelirine eşit miktarda gelire sahip olsun” derseniz tam da particle ile kontrol edilebilecek bir alana girmiş olursunuz.

Çok derine inmeden bir örnek animasyon paylaşayım ve onun üzerinden örneklemeye çalışayım:

Bu animasyon çeşitli renklerdeki karelerin rastgele düşüşü gibi gözükse de aslında rastgele değil. Karelerin renkleri eşit dağılmış, maksimum 150 pixel, minumum 100lik bir hareket hızı var. Sadece dışarıdan bakınca bir randomizasyon varmış gibi görünüyor. (tüm kod değil, bir kısmı aşağıdaki)

minSpeed = 100;  //minimum speed in y direction (pixels per second)
maxSpeed = 150; //maximum speed in y direction (pixels per second)
maxDrift = 100;  // maximum drift in x direction
seed = Math.round(effect(“Point Control”).param(“Point”)[0]);
age = effect(“Point Control”).param(“Point”)[1];
if(seed == 0){
[0,-10,0]
}else{
seedRandom(seed,true);
currSpeed = random(minSpeed,maxSpeed);
drift = random(-maxDrift,maxDrift);
origin = [random(0,thisComp.width),-10,0];
origin  + [age*drift,age*currSpeed,0];
}

insanlığın yapay zekası da (hatta tüm doğanın) bu tarz bir kod ile çalışması gayet makul. (tabiki böyle 10-15 satırlık kod ile değil belki 1 trilyon belki 1 katrilyon belki çok daha fazla satır gerekir)

Hikayeyi yazan amca da işte tam bu noktadan çıkmış, eğer %1’lik bir delilik payımız varsa, bu yapay zekamıza göre sabit bir değerdir. (yukarıdaki örnekteki 100-150 hız aralığı gibi) ve eğer kimlerin %1’lik dilime gireceğini kontrol altında tutarsak kalan %99 rahat eder 🙂

Bu çok saçma böyle şey hiç olur mu diyen olursa diye şimdiden not düşeyim, bu kara mizah bir hikaye, yani gerçekçi olmasına gerek yok 🙂 (olabilir de olmayabilir de sadece gerçekçi olmak zorunda değil)

Umarım tercüme ederler de okuma fırsatı olur, ingilizce roman okumak tam bir işkence benim için..

Share:

1 comment

Leave a Reply


Notify me of followup comments via e-mail. You can also subscribe without commenting.