Akşam için arkadaşla konuşuyorduk maçı izlesek mi acaba diye.. Saat 7 gibi telefonum çaldı. aman allahım, sevdiğim bir arkadaş bayılmış düşmüş ama öyle bir düşmüş ki kafayı kalorifere vurup kafayı dağıttı yetmiomuş gibi, bir de yere vurmuş çeneyi 4 dişi gitmiş yavrucağın.. şok içerisinde tabi..
Apar topar geleyim dedim ama maç öncesi trafik felaket. (tam Kadıköy merkezde ev) boğanın orası fiyasko. yürümek zorunda kaldım. Ama tabi arkadaşı o halde yürütemeyiz mecbur maçın başlamasını bekledik. 15 dakka sokaklar biraz daha tenhalaşsın diye (Saat 7.45 falandı ben vardığımda)
Neyse maç başladı biz hemen boşalan sokaklarda gittik Göztepe Hastanesine.
Eskiden korkardım hastanelerden. Amonyak kokusu bile tek başına mahvederdi beni. Bi de her yerde yok kolu çıkmış, yok gözü akmış insanlar görmek eklenince.. Tadından yenmiodu.
Ama gitgide alışıyorum hastanelere sanırsam. Son 2 yılda acile 10’a yakın gittim. (Hiçbiri kendim için değil ve umarım kendim için olmaz.)
Hastaneye varınca prosedürler epey hızlıydı. Dikiş atıldı, buz tedavisi yapıldı, genel muayeneden sonra röntgen ve tomografi çekildi. beyin cerrahine gittik, ordan nörolojiye gittik. bi ara dahiliye de uğradık. Ve tam maç bitimine doğru işimiz bitti. 90 dakikalık şampiyonluk maçını gerçek anlamıyla hastane acilinde geçirdik J
Doktorlardan biri şampiyonluk belli olmasına yakın: “şimdi yandık, şampiyonluk kutlamalarında bir sürü zahiyat olur, hastaneye akın ederler” dedi. Sordum, genelde böyle önemli maçlardan sonra bi sürü Fenerbahçe taraftarının yok kol kırılması yok darbe alması falan gibi “kutlama“ etkinliklerinden yaralanıyorlarmış ve bu garipler de ekstra bi mesai yapıyorlarmış. 🙂
Neyse en son kontroller de yapılınca tamam dediler, şimdilik ciddi bir şey yok, ilaçlarını alsın düzenli bir kontrole gelsin dediler bizi uğurladılar. Ve arkadaş bile şaşırdı epey. Dedi “Hasta sıraları, Amerikada bundan çok daha yavaş, hiç bu kadar hızlı beklemiyordum”. Michael Moore’un Amerikan sağlık sistemiyle ilgili yaptığı belgesel geldi aklıma. Babası da doktor olan arkadaş dedi, aynen öyle.
Kadıköye eve doğru gelirken kutlamalar tam gaz devam ediodu. (maç biteli 15 dakka fln olmuştu) taksi bir yerden sonra gidemedi yine. Mecbur yürüdük. Kafayı çarpmış baygınlık geçirmiş biri için kabus gibi bir yürüyüştü. Her yerde aşırı kalabalık bağrışlar vuvuzela sesleri içinde bu garibim yürümeye çalıştı. Ucuz bir gerilim filmi sahnesi gibiydi. Bir film olsa “çok abartılmış” bu kadar tesadüf mü olur derdik.
Ama oldu… Maç başlamasıyla hastaneye gittik, 90 dakikayı hastanede geçirdik, maç bitişiyle de döndük… Arka planda da büyük kutlamalar vardı.. (Arkadaş da iyi, şimdi içerde uyuyor garibim..)
öyle işte..